SAADET PARTİSİ ALAPLI İLÇE DİVAN TOPLANTISI YAPILDI
Parti binasında düzenlenen toplantıya Saadet Partisi Alaplı ilçe Başkanı Ramazan Sarıkaya, Teşkilat Başkanı Rıdvan Türkoğlu, Tanıtım Medya Başkanı Abdullah Günaydın, Planlama ve Koordinasyon Başkan Tuğsal Çetin, yönetim kurulu üyeleri, Gençlik ve Kadın Kolları Başkanları, partililer ve eşleri katıldı. Toplantı da konuşan Saadet Partisi Alaplı ilçe Başkanı Ramazan Sarıkaya,”Bugün, Yapmakta olduğumuz ilçe divan toplantımız Alaplı’mıza ülkemize ve insanlık aleminin Saadet,ne vesile olmasını Allahtan niyaz ediyorum. Herşeyden evvel ülkemize derin üzüntüye gark eden soma maden kazasında vefat eden kardeşlerimize Allah tan rahmet kederli ailesine ve ülkemize sabırlar niyaz ediyorum. Mayıs ayı içerisindeyiz ve bu ay bereketli olduğu kadar biz milli görüşçüler olarak ayrı bir anıyı içinde barındıran bir aydır ,öncelikle miraç kandilinizi tebrik ediyorum, 19 Mayıs Atatürkü Anma ve Gençlik ve Spor bayramınızı tebrik ediyorum, 29 Mayıs İstanbul’ un fethinin yıl dönümündeyiz, Miraç kandilinin manevi havasını yüreklerimizde yaşayarak, 19 Mayıs’ ın gerçek manasını anlayarak 29 Mayıs İstanbul’un fethinin şuurunu idrak ederek saadet asrının özlemini çeken insanlık alemine adil bir düzen kurmak için yola cıkmış Milli Görüşçüleri rabbim hidayetten ferasetten ve dirayetten ayırmasın. 21 mayıs biz milli görüşçüler için önemlidir çünkü ilk partimiz olan MNP kapatılmasının da yıl dönümüdür, ta o zamanlar boynumuza ilk şeref madalyamızı takmış idik ne idi o, Laikliğe aykırı eylemler, İslami söylem ve İslam birliğinin kurulması, köle düzeninin suç kabul ettiği bu üçlü, sırası ile MSP.RP.FP,partilerinin de aynı suç ile kapatılmasının gerekçesi oldu elhamdülillah” dedi Ülke gündemi ile ilgili açıklamalarda bulunan Sarıkaya, “Bugün,Türkiye'nin önü tıkanmıştır. Siyaseten tıkanmıştır. Ahlaken tıkanmıştır. Ekonomide tıkanmıştır. Türkiye kısır kavgaların, içi boş polemiklerin, seviyesiz tartışmaların esiri edilmiştir. Dış Politikada ise tam bir facia yaşanmaktadır. Gerçekten Türkiye tarihinin hiçbir döneminde bu kadar yalnız ve bu kadar etkisiz duruma düşmemiştir. Bu yüzden Türkiye'nin yeni bir sese, yeni bir söze, eskimez pörsümez yeni bir siyasete ihtiyacı vardır. Bu siyasetin adresi Saadet Partisidir. Saadet Partisi, kökünü maziden alan bir atidir. Kadim gelenekleriyle, kerim geleceğe yürüyen partidir. Karanlıktan aydınlığa, zulümden adalete çıkıştır. Makamın ve servetin değil, hakkın ve hakikatin peşinden gitmenin adıdır. Hangi renkten, hangi ırktan, hangi inançtan olursa olsun her insanın hak ve hukukunu korumanın adıdır. Saadet Partisi, sömürü değil adalet, zillet değil izzet için çalışmanın adıdır. Cenab-ı Allah bizleri bu istikametten ayırmasın. Ayağımızı, bu kutlu mücadeleden kaydırmasın” diye konuştu.30 Mart seçimleri ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Sarıkaya, şöyle konuştu:”Önemli bir seçimi geride bıraktık. Biliyorum ki, 30 Mart seçimlerinde sandık müşahidinden ilçe başkanına kadar, belediye başkan adaylarımıza kadar her bir kardeşimiz elinden geleni yaptı. İbrahim'in ateşine su taşıyan karınca misali bütün arkadaşlarımız canını dişine takarak koşuşturdu. Bu vesileyle bir kez daha hepinizi yürekten tebrik ediyor, ortaya koyduğunuz gayret ve fedakarlık için hepinize şükranlarımı sunuyorum. Malumunuz olduğu üzere, 30 Mart seçimleri kutuplaştırma siyaseti nedeniyle bir genel seçim havasında geçmiştir. Projelerin değil, kasetlerin etkin olduğu bir seçim olmuştur.Sanki seçimden değil savaştan çıktık. İl genel meclisi üyelikleri dikkate alındığında Partimiz bu seçimlerden yüzde 2.8 oy ile çıkmıştır.Bu oran, son yapılan 2011 genel seçimleri dikkate alındığında önemli bir yükselişin habercisidir. Elbette bu, yeterli gördüğümüz bir sonuç değildir ama Milli Görüşe tavır koyanların arzuladığı gibi bir hezimet de değildir. Çünkü her olay kendi şartları içerisinde değerlendirilmelidir. Milli Görüş hareketinin tek temsilcisi olan Saadet Partisi son birkaç yıl içinde çok ciddi badireler atlatmıştır. Büyük bir bölünme yaşamış, Kurucu liderini kaybetmiştir. 2010 yılında, "biz daha iyisini yaparız" diyerek Saadet Partisi'ni bölenler, bugün siyasi hayatımızdan silinip gitmişlerdir. Saadet Partisi ise istikrarlı bir yükselişle varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Zerre kadar şüpheniz olmasın ki, önümüzdeki süreçte de siyasal hayatımızın en önemli aktörü Saadet Partisi olacaktır. Bunun en açık delili de, maruz kaldığı ağır darbe, ambargo ve operasyonlara rağmen bu seçimlerde elde ettiği sonuçtur. Elbette bu durum bazı gerçekleri görmeyeceğimiz anlamı da gelmez. Nitekim seçimin hemen ardından, alınan sonuçları kendi iç bünyemizde bütün yönleriyle ele alıp değerlendirdik. Artılarımızı, eksilerimizi, doğrularımızı yanlışlarımızı objektif değerlendirmelere tabi tuttuk.Kendi payımıza en iyi değerlendirmeleri yaparak milletimizle çok daha hızlı ve çok daha geniş bir şekilde kucaklaşmanın yollarını aradık.Aramaya da devam edeceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. İnanıyoruz ki, hiçbir çaba, hiçbir gayret karşılıksız kalmaz. 30 Mart seçimlerinde yaptığımız çalışmalar yeni bir "ekim dönemi" olmuştur. Ben eminim ki bu ulvi çabalarınız en kısa zamanda meyvesini verecektir. Unutmayınız ki dünyada iki şeyden daha verimli bir nesne yoktur. Bunlardan biri şehit kanı, diğeri ise alın teridir. Biz, bu milletin tarihiyiz, aslıyız, inancıyız, umuduyuz. Biz rakamlara sığmayacak kadar büyük bir davanın mensuplarıyız. Kırılanı onarmak, döküleni toplamak yine bize düşüyor. Bu yüzden en zor şartlarda bile inancımızı, kararlılığımızı asla yitirmedik. Bundan sonra da, inşallah yitirmeyeceğiz. Bu aziz millete sevgimizden, bu mübarek vatana bağlılığımızdan dolayı, aynı aşk ve aynı heyecanla hizmete devam edeceğiz. Durmak, yorulmak, ümitsizliğe düşmek bize yakışmaz. Ayakta demir çarık,elde çelik asa yine koşuşturacağız. kapı kapı dolaşıp, gerçekleri aziz Milletimize anlatacağız. Bu inanç ve şuurla yeni bir çalışma dönemine giriyoruz. Bu yeni dönemde de en büyük gücümüz, yine sizin sarsılmaz inanç, azim ve kararlılığınız olacaktır. Hiç şüpheniz olmasın ; yarınlar bizimdir.Yarınlar Saadet Partisinin’dir. Değerli Milli Görüşçüler, küresel emperyalizmin temsilcileri, içerideki bir kısım işbirlikçilere bizim arsamıza gecekondu kurdurmuşlardır. Allah'ın izniyle bu gecekonduları,1970'lerde Milli Selamet ile, 1980 ve 90'larda Refah Partisi ile nasıl söküp attıysak, bugün de Saadet eliyle söküp atacağız. Milletin yolunu açacağız” Partisinin nasıl bir Cumhurbaşkanı istediğine yönelik açıklamada bulunan Sarıkaya, “ Biz, Milli Görüşçüler, ülkenin ikbal ve istikbalini, her zaman kendi ikbal ve istikbalimizden önde tuttuk. Siyasi hesaplar yaparak, kimseye tuzak kurmadık. Birlikte yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımıza satmadık. Gizli kapaklı işler yapmadık. Göründüğümüz gibi olduk, olduğumuz gibi göründük. Biz kişiler üzerinden değil, ilkeler, prensipler üzerinden siyaset yaparız. Cumhurbaşkalığı seçimlerinde temel soru; "Kim Cumhurbaşkanı olacak?" sorusu değil, "Nasıl bir cumhurbaşkanı?" sorusudur. Kurulu düzenden yana olacaksa, sömürgeci ekonomiden yana duracaksa, beylerden, zadeganlardan, küresel baronlardan yana olacaksa, AB'nin, ABD'nin talimatına pür dikkat kesilip, milletin feryadını duymazdan gelecekse, adı Ahmet olmuş, Mehmet olmuş ne fark eder. Biz adamın, kaşına gözüne değil, hak ve batıl mücadelesindeki duruşuna bakarız. Peki biz Milli Görüşçüler olarak nasıl bir cumhurbaşkanı istiyoruz? -Basiret, feraset ve dirayet sahibi olacak.Olayların gelişimini önceden görecek, Gücün değil Hakkın ve Haklının yanında yer alacak, Beytülmale sahip çıkacak. Fakir fukaranın, garip gurabanın hakkını koruyacak, Kendi ikbalini değil, Memleketin istikbalini düşünecek, İnançlı olacak. Başka düşünce ve inançlara da saygılı olacak, Şeffaf ve güvenilir, şaibesiz ve dürüst olacak. Nizamulmülk o meşhur Siyasetnameşinde der ki; "Devlet yöneticisinin kapısı mazlumlar için hep açık olmalı. Allah bu rütbeyi bize, zalimlerin elini mazlumlardan çekelim diye vermiştir." Bu yüzden bizim seçeceğimiz cumhurbaşkanı zalimle işbirliği yapmayacak, şartlar ne olursa olsun mazlumun yanında yer alacak, Bizim seçeceğimiz cumhurbaşkanı her şeyden önce adil olacak, bütün icraatlarında adaleti gözetecek. Unutulmamalı ki Adalet mülkün temelidir. Merhametli olacak. Bir insanın ayağına diken batsa onu yüreğinde hissedecek. Kenar-ı Dicle'de bir kurt kapsak koyunu, Adli ilahi gelirde Ömer'den sorar onu" şuurunda olacak” dedi. Ülkenin ekonomik durumu ile değerlendirmelerde bulunan Sarıkaya, “Milli Görüş zihniyetinde ekonomi bir amaç değil araçtır. Ekonomi politikalarının hedefi, insanlarımızı mutlu etmek olmalıdır, insanlar işi ve aşı varsa, insanlık onuruna yaraşır bir gelir seviyesine sahipse, mutlu olurlar. Eğer ekonomik uygulamalar üretime dönük yatırımları harekete geçiremiyorsa, cari açık giderek büyüyorsa, işsizlik azalmıyor, artıyorsa, bölgeler arası kalkınmışlık giderilemiyor ve iç göç önlenemiyorsa, ülkenin borç yükü artıyor ve gelir dağılımında adaletsizlik daha bir kötüleşiyorsa o ekonomi politikalarında bir yanlışlık var demektir.Biz Saadet Partisi olarak, rahmetli Hocamızın tabiriyle "müstemleke tipi kalkınma" istemiyoruz. Biz, sanayi ve tarım yatırımlarına önem veren, yaygın ve hızlı kalkınmayı hedefliyoruz. Biz, Milli Gelirin adil dağılımını, olmazsa olmaz bir prensip olarak benimsiyoruz. Bu yüzden, şehirlere dikilen devasa AVM'ler ekonomik gelişmişliğin değil, olsa olsa küresel sömürünün bir göstergesi olabilir. Şunu asla unutmamalıyız ;Yesrib'i Medine yapan, üzerindeki binalar değil,içindeki değerlerdi. Bugün o pırıltılı AVM'lerin içinde gencecik çocukların emeği sömürülüyorsa, karın tokluğuna çalıştırılıyorsa bu bir zulümdür. İnsanı değil binayı, fazileti değil rekabeti, paylaşmayı değil sömürüyü esas alan bütün düzenler zalimdir. "30 dakikada eve teslim pizza" taahhüt ederken, 30 dakikada aynı eve ambulans gönderemeyen bir düzen zalimdir. Banka patronları kar rekoru kırarken, işçileri asgari ücrete mahkum eden bir düzen zalimdir. AVM'lerle övünürken, ayakkabı alamadığı için aynı AVM'nin içinde canına kıyan genci görmeyen düzen zalimdir. Açlık sınırı 1200 lira iken, asgari ücreti 846 lira olarak ilan eden bir düzen zalimdir. Fındığı, pancarı, tütünü para etmediği için çiftçiyi, yaşadığı toprağı terk etmek zorunda bırakan ve şehrin varoşlarına mahkum eden bir bir düzen zalimdir. İnsanımızı bir kredi kartının borcunu başka bir kredi kartı ile ödemeye mecbur eden bir düzen zalimdir. Huzurlarınızda bir kez daha haykırıyorum; Saadet Partisi, partilerin değil, bu zalim sistemin alternatifidir. Bu bozuk düzenin alternatifidir. Biz bu düzene bekçi olmaya değil, bu düzenin yerine adil bir düzen kurmaya geliyoruz. Bizim mücadelemiz "Onlar başbakan oldu, biz de olalım" mücadelesi değildir. Bizim mücadelemiz, "Onlar ihale aldılar biz de alalım" mücadelesi değildir. "Onlar yalılara, yatlara taşındılar, bizde taşınalım" mücadelesi değildir. Biz , eksi 20 derecede motosikletinin üzerinde pizza yetiştirmeye çalışan çocuğun hakkını arıyoruz. Merhametine sığınacak bir vicdan bulamadığı için Boğaz Köprüsünden atlayarak intihar eden on dokuzundaki genç kızın hakkını arıyoruz. Eli nasırlı, yüreği hüzünlü çiftçinin hakkını arıyoruz. AVM şantiyelerindeki çadırlarda yanarak can veren işçilerin hakkını arıyoruz. Gün yüzü görmeyen maden işçilerinin hakkını arıyoruz. İllerimizde karanlık sokaklarında koyun koyuna yatan sokak çocuklarının hakkını arıyoruz. Sigorta primi asgari ücretten yattığı için açlığa mahkûm edilen emeklinin hakkını arıyoruz” diye konuştu. . Bugün sadece Türki’yenin değil tüm dünyanın kapitalist sömürünün esiri olduğunu savunan Sarıkaya, şunları söyledi: “Bugün sadece Türkiye değil, tüm dünya kapitalist sömürünün esiridir. Bu sömürü, bu kaos, bu zulüm, ancak ve ancak, gücü değil, hakkı üstün tutan bir anlayışla önlenebilir. Adil bir düzenle bertaraf edilebilir. İnsanlık, ancak ve ancak Adil Düzen ilkelerinin hayata hâkim kılınmasıyla barış ve huzur bulabilir. Küresel sömürücüler bunu bildikleri için özellikle Müslümanları ve İslam dünyasını hedef almaktadırlar. Bugün göklere doğru nereden kesif bir duman yükseliyorsa orası bir İslam diyarıdır. Nereden arşı titreten acı bir feryat yükseliyorsa orası bir İslam diyarıdır. Nerede bir kamplaşma, nerede bir kutuplaşma varsa orası bir İslam coğrafyasıdır.İslam ülkelerinde akan kan ve gözyaşı işte bu sömürü düzeninin sonucudur. Küresel emperyalizm, bir kısım gafil işbirlikçileri kullanarak İslam Ülkelerine fitne tohumları saçıyor, kardeşi kardeşe kırdırıyor. Bunun için de ya ırkçılığı tahrik ediyor ya da mezhepçiliği. "Sen Türk'sün,o Kürt" diyor. Sen sünnisin, o alevi,şii" diyor. Ne acıdır ki, Biz Türkçe, Kürtçe, Arapça ağıtlar yakarken, onlar zafer şarkıları eşliğinde viskilerini yudumluyor” Batı, İslam ülkelerine karşı bugün 20. Haçlı seferini yapıyor. Adım adım büyük İsrail projesini uyguluyor. Nitekim ; Sadece şu son 10 yılda Sudanı ikiye böldüler. Irak'ı üçe böldüler. Libyayı kırka böldüler. Mısır'ın durumu ortada. İdam üstüne idam kararları. Hemen yanı başımızda Suriye paramparça. Yüzyılın en büyük insanlık dramı yaşanıyor. Ateş kapımıza dayandı. Ama bu iktidar, yangını söndürmek yerine ateşe benzin döküyor. Rotasını kaybetmiş bir gemi gibi bir o yana bir bu yana yalpa yapıyor. Dünya yeniden şekillendirilirken, coğrafyamız kurtlar sofrasında pay edilirken, iktidar ile muhalefet adeta çelik çomak oynuyor. Kısır polemiklerle vakit geçiriyorlar. Şimdi soruyorum ; Sizler yıllardır, bu iktidar ve muhalefetin bir kere olsun, milyonlarca emekli için müzakere ettiğini hiç duydunuz mu? Şu emeklinin, şu asgari ücretlinin gelirini nasıl arttırırız diye kafa yorduklarını gördünüz mü? Faiz zulmü yüzünden iflas etmiş milyonlarca insanımızın derdini nasıl çözeriz diye çırpındıklarını gördünüz mü? Üniversite mezunu milyonlarca işsiz gence nasıl iş buluruz diye kafa yorduklarını duydunuz mu ? Biz ne diyoruz? Yahu gelin bir kere de mezarda emekliliği konuşun. Kayıt dişiliği, iş güvencesini konuşun. Taşeron köleliğini konuşun. Toplu sözleşmeyi, grev hakkını konuşun. Evine ekmek götüremeyen işçiyi konuşun. Göçe mahkum olmuş çiftçisini, işsizini konuşun, Hayır. Bunları konuşamazlar. Bunun kavgasını veremezler. Neden? Çünkü ; Dünya Bankası'ndaki abileri kızar da ondan. Wall street'teki patronları kızar da ondan, Standard-Poors kredi notlarını düşürür de ondan. IMF'ci abileri kulaklarını çeker de ondan Hizmet ve başarının temelinde zihniyet yatar. Ancak ve ancak Milli Görüş'ün ortaya koyduğu ilkelere inanan ve bu ilkelere göre çalışan idareciler, üstün başarılı hizmetlerin altına imza atarlar. Şayet, aynı yöneticiler bu ilkelerden uzaklaşır ve Milli Görüş gömleğini çıkarırlar ise, aynı başarıyı sağlayamazlar. Çünkü; Bu işler inanç işidir, Bu işler azim işidir. Bu işler iman işidir, Bu nedenle bir kez daha haykırıyoruz; Milli Görüş politikalarına dönülmedikçe, ne ekonomi düzelir, ne de halkımız huzur ve refaha kavuşur. İşte bu inanç ve şuurla ilçe divan toplantımızı yapıyoruz. Bunca tahribata, bunca ihanete, bunca ambargoya rağmen Milli görüşçüler dimdik ayaktadır. Ve dün olduğu gibi bugün de aziz Milletimize hizmet edebilmenin heyecanı içindedir. Bu salonda bulunan kardeşlerimiz bunun göstergesidir. Bu yüzden, 45 yıldır yürüdüğümüz bu hak yoldan zerre kadar sapmadık, sapmayacağız. Güç ve kuvvet karşısında asla eğilmedik, eğilmeyeceğiz. Yaldızlı koltuklara asla kanmadık, kanmayacağız. Kardeşlerim, amacımız da, hedefimiz de bellidir; Birinci hedefimiz, Yaşanabilir Bir Türkiye'yi kurmak, İkinci hedefimiz, Yeniden Büyük Türkiye'yi kurmak, Üçüncü hedefimiz ise, İslam Birliğini tesis ederek, zulmün değil adaletin, sömürünün değil hakça paylaşımın hakim olduğu Yeni Bir Dünya kurmaktır. Cenab-ı Allah bu hedefleri gerçekleştirmeyi bizlere nasip etsin. Unutmayınız ; Her şeyin bir bedeli vardır.Başarı bedel ister.Zafer bedel ister. Zaferin bedeli, koşuşturmadır, yorulmadır,alın teridir. Bu duygularla hepinizi yürekten selamlıyor, toplantımız Alaplımız için ülkemiz için, İslam alemi için ve bütün insanlık için hayırlar getirmesini diliyorum. Zafer inananlarındır ve zafer yakındır