‘AYDINLIK YÜZ’ÜN TARİHİNİ AYDINLATACAK BİLGİLER
Kdz. Ereğli Belediyesi’nin kurtuluşun 100’üncü yılında düzenlediği e-sempozyumun 2’nci gününde, araştırmacı, yazar, akademisyen ve yerel tarihçiler, kentin ekonomik, sosyal, tarihsel, kültürel ve yönetsel alanlarda 100 yıllık birikimini belgeleyecek ve geleceğe ışık tutacak çok önemli bilgilendirmelerde, önerilerde bulundular.
Kdz. Ereğli Belediyesi “100 Yılın Işığında Kdz. Ereğli” e-sempozyumunun ikinci gününde araştırmacı, yazar, akademisyen, gazeteci ve yerel tarihçilerden oluşan 12 katılımcı Ereğli’nin birikimini çok yönlü ortaya koyan sunumlar yaptılar, önerilerde bulundular. Tebliğlerde, tarımdan, kömüre, sanayiden, çalışma hayatına, tarihten ekonomiye kadar çok önemli bilgiler yer aldı.
Eğitim, sağlık, turizm, siyasi tarih ve kültürel mirasın da konu edildiği e-sempozyumda Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu ‘Kurtuluş Savaşı'nda Ereğli’, E. Amiral, Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu Direktörü Cem Gürdeniz ‘Alemdar Olayı ve Siyasal Sonuçları’, Tarih, Doğa ve Kültürünü Yaşatma Derneği Başkanı Aydın Erol ‘Ereğli ve Kömür-Uzun Mehmet’, Gazeteci-Yazar ve Araştırmacı Sina Çıladır ‘Çileğimiz, Kömürümüz ve Logomuz’, Tarih Öğretmeni Burhan Akbaş ‘Erdemir’in Kuruluşu ve Ereğli’ye olan etkileri’, Sendika Uzmanı Can Şafak ‘Ereğli'de Sendikacılık/Beyaz Gemi Olayı’, Rest. Uzmanı, Yüksek Mimar, İnşaat Mühendisi Ahsen Karagöl ‘Karadeniz Ereğli Kalesi ve Surlarının Kültür Mirası Olarak Anlamı ve Değeri’, Prof. Dr. Ruşen Keleş ‘Ereğli'nin Yönetsel Yapısı-Kentleşme-Demografik Yapı’, Zonguldak ve İzmir eski milletvekili, yazar Kemal Anadol ‘Ereğli seçmeninin siyasi tercihleri’, Gazeteci Meliha Okur ‘Ereğli Ekonomisi ve Sorunları’, Prof. Dr. Bektaş Açıkgöz ‘Ereğli'de Eğitim ve Sağlık’ ve ÇEKÜL Vakfı Temsilcisi, Belediye Başkan Danışmanı Raif Tokel ‘İnanç Turizmi Kapsamında Cehennemağzı Mağaraları’ üzerine sunum yaptılar.
SARIKOYUNCU: DOĞAL LİMAN KDZ. EREĞLİ
‘Kurtuluş Savaşı’nda Ereğli’ konusunda tebliğ sunan Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Milli mücadele esnasında Ereğli ve çevresinin ekonomik önemini koruduğunu, ayrıca stratejik öneme sahip olduğunu belirtti.
Sarıkoyuncu; “Her şeyden önce kömür rezervleriyle dolu olan ocaklar, faal olarak çalışmaktaydı. Ayrıca yöre sahilleri, Anadolu’ya giriş kapılarına da sahipti. İstanbul’dan İnebolu’ya uzanan deniz yolu, Ereğli ve çevresi sahillerinden geçmektedir. Bu yol, Menzil Hattı’ndan Anadolu’ya geçişler olanaksız hale gelince, daha çok önem kazanmıştır. Bu arada deniz yolu açısından da Ereğli Limanı çok önemli bir limandı. Zira, Batı Karadeniz’de İğneada’dan Sinop’a kadar tek doğa limanı, Ereğli Limanı idi. Bu liman; Karadeniz’in hırçın poyraz ve karayeline kapalı olması nedeniyle, gemiler için aynı zamanda bir ikmal limanı durumundaydı” dedi.
GÜRDENİZ: ALEMDAR’IN ROTASINDA KARADENİZ MUCİZESİ
‘Alemdar Olayı ve Siyasal Sonuçları’ hakkında çarpıcı değerlendirmelerde bulunan E. Amiral, Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu Direktörü Cem Gürdeniz, Alemdar’a sahip çıkan Kdz. Ereğli halkının Karadeniz rotasında önemli bir yere sahip olduğunu söyledi.
Gürdeniz şu değerlendirmeleri yaptı:
“Tarihimizde devlet kaderini etkileyecek öyle önemli anlar vardır ki yarattığı etki, kelebek ve hatta çağlayan etkisi ile her şeyi değiştirir. 27 Ocak 1921 tarihinde yaşanan Alemdar römorkörünün büyük bir fedakârlık ve kahramanlıkla Fransız donanma gemisi esaretinden kurtularak, Karadeniz Ereğli’ye sığınması ve Ereğli halkı tarafından her türlü baskı ve tehdide karşı korunması, 9 Eylül’de İzmir’de sonuçlanan büyük Kurtuluş çağlayanına özgürlük ve bağımsızlık suyunu taşımıştır. Öl ama esir olma düsturu ile hareket eden bu kahraman denizcilerimiz çok değil henüz 17 gün önce karada kazanılan I. İnönü zaferine adeta denizden, kuzeydeki cepheden geleceğin müjdesini vermiştir. Mesaj bellidir: Karadeniz Cephesini açık tutacağız. Kurtuluşun demirini Karadeniz’in tuzlu sularından Anadolu’nun bağrına akıtacağız.”
EROL: KÖMÜRE BAĞLI İSTİHDAM VE TİCARETİN MERKEZİ KDZ. EREĞLİ
Tarih, Doğa ve Kültürünü Yaşatma Derneği Başkanı Aydın Erol, ‘Ereğli ve Kömür-Uzun Mehmet’ konulu tebliğinde 100 yıllık tarihi özetleyen değerlendirmelerde bulundu.
Kdz. Ereğli’nin önceleri kömüre bağlı istihdam ve ticaretin merkezi olduğunu, Erdemir’in kurulmasıyla bu sürecin değiştiğini ifade eden Erol, şunları söyledi:
“Kdz. Ereğli özellikle havzanın 1865 Bahriye idaresine devredildiği tarihten havzanın merkezinin Zonguldak’a taşınmasına kadar geçen uzunca bir süre boyunca Osmanlı’da kömürün başkenti olmuştur.
Daha sonra Ereğli’nin kömürle olan bağı 14 km. uzaktaki Armutçuk ve Kandilli üretim sahaları ve buralarda yaratılan emek yoğun istihdam ile köylerde ve şehir merkezindeki işsizliğin bertaraf edilmesi, işçi ve memur kazançlarının Kdz. Ereğli esnafına olan yansıması,1953 yılından itibaren EKİ limanının faaliyete geçmesiyle daha yüksek tonajlı gemilerin limanda kömür yükleme ve ocak direği boşaltma faaliyetini yapabilir hale gelmesi ile Ereğli tekrar kömüre dayalı ticaretinde yükselme devrini yaşamıştır. Ereğli’de Kömüre bağlı istihdam ve ticaret 1960 yılında Ereğli Demir ve Çelik Fabrikalarının temelinin atılmasına kadar devam etmiş, bu tarihten sonra istihdam ve ticaretin merkezine Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları oturmuştur.”
ÇILADIR: OSMANLI ÇİLEĞİ DEĞİL, EREĞLİ ÇİLEĞİ
Gazeteci-Yazar ve Araştırmacı Sina Çıladır sunumunda Ereğli’de üretilen çileğin ismi ve şehrin logosu konusunda değerlendirmeler yaptı. Osmanlı Çileği adının Ereğli Çileği olarak değiştirilmesi gerektiğini ifade eden Çıladır, bunun gerekçelerine ilişkin belgeleri ortaya koydu. Çıladır, “Bildiğiniz gibi Ereğli’nin simgesi çilek. Ben buna katılıyorum, çünkü Türkiye’de üretilen en iyi çilek, bir numara… Ancak çileğimiz son elli yılda iki büyük darbe yedi. Bir tanesi rekolte düşüklüğüydü, öteki isim değişikliğiydi. Ereğli çileği son yirmi beş yıldır Osmanlı çileği olarak anılmaya başlandı.
Şöyle demek mümkün. Ereğli çileğinin, Osmanlı çileğiyle ne mekan bakımından, ne mekan vurgusu bakımından ne de yararlılık bakımından hiç bir ilintisi yoktur. Ve bugün Türkiye’de ismiyle anılmayan tek çilek Ereğli çileği oluyor! Şunu önereceğim; Ereğli çileği üzerindeki Osmanlı hayaletini kaldırmamız gerekiyor. Bunu yapmazsak Ereğli’ye de Türkiye’ye de haksızlık oluyor” dedi.
Çıladır ayrıca, Ereğli logosunda sanayinin yer almadığını belirterek “Ereğli logosu değişmelidir” diye konuştu ve önerilerini dile getirdi.
AKBAŞ: ERDEMİR’İN KURULUŞU VE EREĞLİ’YE OLAN ETKİLERİ
Tarih Öğretmeni Burhan Akbaş, e-sempozyumda, ERDEMİR’in kuruluş sürecinin ve sonrasının Ereğli’ye etkileri üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Akbaş özetle şunları söyledi:
“Ereğli ilkçağlardan itibaren önemli bir liman şehri olarak bilinmesine karşın coğrafi durumunun Anadolu’nun iç kesimleri ile ulaşım imkânlarını kısıtlayıcı yapısından dolayı liman kenti olma avantajını kullanamamıştır. Bu durum Ereğli’nin deniz yolu ile ulaşım ve ticaretini geliştirmesini zorunlu kılmıştır.
ERDEMİR’in kurulma çalışmaları Ereğli’yi şantiyeye çevirmiştir. Fabrikada çalışmak için binlerce işçinin Türkiye’nin pek çok yerinden gelmesi Ereğli’de sosyal, siyasi ve kültürel pek çok sonuçlar doğurmuştur. Öyle ki Ereğli’ye yakın köy ve bucaklar da bu hızlı göç ve şehirleşmenin etkisine kapılmışlardır.
Artan nüfus, beraberinde elektrik, su, kanalizasyon, ulaşım gibi pek çok alanda sorunları gün yüzüne çıkarmıştır. Bu sorunların çözümü belediyenin bu dönemde en önemli gündemi olmuştur. Fabrikanın kurulmasıyla beraber halkın ihtiyaç duyduğu eğitim kurumları, sağlık tesisleri, eğlence mekânları gibi tesislerin sayısında büyük artışlar görülmüştür.”
ŞAFAK: SİYASET VE SENDİKADA ÇOK KİŞİNİN YOLU EREĞLİ’DEN GEÇTİ
Sendika Uzmanı Can Şafak ‘Ereğli'de Sendikacılık ve Beyaz Gemi Olayı’ konulu tebliğinde önemli değerlendirmelerde bulundu.
“Türkiye’nin yakın tarihi içinde, siyasette, sendika hareketi içinde öne çıkmış pek çok kişinin yolu Ereğli’den geçmiştir” diyen Şafak şunları söyledi:
“12 Mart’ın Ereğli’ye, Ereğli’deki sendika hareketine vurduğu en önemli darbe Beyaz Gemi operasyonuydu.
Beyaz Gemi olayı ve yarattığı sonuçlar, 12 Mart döneminin özellikleri dışında ele alınamaz, değerlendirilemez. Bu noktada, operasyonun, tam da Erdemir’de işçilerin DİSK’e bağlı Maden-İş’e geçtikleri döneme rastlamış olması da dikkat çekicidir. Hiçbir kanıta dayanmayan ve açıkça akıl dışı ithamlarla başlatılan ve ısrarla yürütülen Beyaz Gemi operasyonu, 12 Mart muhtırasına imza koyan generallerin ve 12 Mart hükümetinin 60’ların başlarından itibaren büyük bir ivmeyle yükselen sol siyasete, işçi hareketine ve DİSK’in büyümesine karşı duydukları tepkinin bir ifadesi, dışavurumudur.
Erdemir’deki patlamanın 12 Mart darbecilerine Zonguldak’ta sıkıyönetim ilanı için fırsat vermiş olduğu açıktır. Onlar, patlamayla Ereğli’deki sol siyasetin hiçbir ilgisinin olmadığını elbette biliyorlardı. Ama suçsuz olduklarını bile bile insanları günlerce zindanda tutmaktan çekinmediler.
Ancak 12 Mart uygulamaları, hükümetin ve işverenin karşı tutumuna rağmen Erdemir’de Maden-İş çözülmemiş, toplu iş sözleşmesinin imzalanmasının ardından akit sendika haline de gelerek gücünü ve ağırlığını korumayı başarmıştır.”
KARAGÖL: EREĞLİ’NİN DEĞERİNİ FARKEDELİM
Restorasyon Uzmanı, Yüksek Mimar, İnşaat Mühendisi Ahsen Karagöl ‘Karadeniz Ereğli Kalesi ve Surlarının Kültür Mirası Olarak Anlamı ve Değeri’ konularında detaylı bir sunum gerçekleştirdi.
Kdz. Ereğli’de çalışmalarda bulunduğunu söyleyen Karagöl, tebliğinde Kdz. Ereğli’nin konumu ve tarihsel gelişimi, kültür varlıkları, kent surları ve kalesi üzerinde açıklamalar yaparak Ereğli’nin kültür mirası için çeşitli önerilerde bulundu.
Karagöl özetle şunları söyledi:
“Ereğli kalesi için bitki temizliği ve arkeolojik kazılar şart. Buradan çıkacak olan veriler çok önemli. Bütünleme, reskonstrüksiyon yerine konservasyon-koruma çalışması yapılması gerekiyor. Burasını seyir noktası olarak kullanmak, kent panoramasını göstermek gerekiyor. Ziyarete açılması gerekiyor. Kültür varlıklarına yaklaşım prensiplerinde belgeleme, uzmanlık ve disiplinler arası çalışma, restorasyon çalışmalarında nitelik, şeffaf süreç, halkın bilgilendirilmesi ve katılımı, aidiyet, imar planları yapılırken kültür varlıklarının göz önüne alınması, eksik tescil işlemlerinin tamamlanması, kentin kalesi ve surları ele alınırken bütüncül çalışmalar ve geri alınabilir uygulamaların yapılması çok önemli.
Ereğli’deki kültür varlıklarının tanıtılmasına ilişkin bir rotanın belirlenmesi gerekiyor. Savunma yapıları mirasının rotası belirlenmeli. Savunma yapıları kente karakter veriyor. Miraslarda aydınlatma çalışmaları yapılması gerekiyor. Ereğli’de yaşanılan kentin tanınması ve kültür varlıklarına karşı farkındalık oluşturulması gerekiyor. Elimizdekinin değerini fark edelim.”
KELEŞ: ERDEMİR KURULMADAN ÖNCE DE EREĞLİ’NİN YÜZDE 49’U DIŞARIDAN GELMİŞTİ
e-Sempozyumda, Ereğli’de nüfus yapısının ERDEMİR’in kurulmasıyla değiştiğine yönelik toplumda oluşan algıya Prof. Dr. Ruşen Keleş’den farklı bir yorum geldi. ‘Ereğli'nin Yönetsel Yapısı-Kentleşme-Demografik Yapı’ konulu tebliğ sunan Keleş, ‘ERDEMİR kurulmadan önce de Ereğli’nin yüzde 49’luk nüfusu dışarıdan gelmişti” dedi.
Geçmişte, Devrek’in ve bugün il olan Bartın’ın Ereğli’ye bağlı kasabalar olduğunu söyleyen Keleş, şu değerlendirmeyi yaptı:
“ Ereğli’nin gelişme seyrini yakından izlemeye çalışmışımdır. Ereğli, 1924 tarihli Köy Yasasının (No:442) gerekçesindeki sınıflandırmaya göre “kasaba” niteliğini (2.000-20.000 arası nüfus), 1960’lı yıllara değin sürdürmüş bir yerleşim yeridir. Şöyle ki, 1840 yılında 2.000 nüfuslu bir köyden biraz büyükken, bu nüfus 1890’da 4.000’e, 1945’te 6.360’a, 1960’taysa 8.818’e yükselmiştir. Kent nüfusunun 2017 yılında 175. 351 olduğunu görmekteyiz. Geçmişte, Devrek’in ve bugün il olan Bartın’ın Ereğli’ye bağlı kasabalar olduğu bilinmektedir.Ereğli halkı Kurtuluş Savaşı’na stratejik katkı sağlamış, Lozan Antlaşmasıyla birlikte (1.200) Rum nüfusun değişime (mübadeleye) konu yapılması sonucunda kasaba tamamen Türkleşmiştir.
1960’lı yılların başlarında bile, hane halkı başkanlarının mesleklerine göz atıldığında, %31 kadarının tüccar ve esnaf, % 19’un memur ve subay, %15 kadarının nitelikli (kalifiye) işçi, %7.5 oranındaki aile başkanlarının ise serbest meslek sahipleri olduğu görülür. Bu durum, Ereğli’nin bir köy olmaktan çoktan çıkmış olduğunun göstergelerinden yalnız biridir. Ereğli, öteden beri göç alan bir yerleşim yeri olma özelliğini korumuştur. 1960’lı yılların başlarında bile, Ereğli’de doğmuş olanlar toplam nüfusun %51’ini oluştururken, nüfusun % 49 ‘unun, yani yarısına yakınının kente dışarıdan gelmiş oldukları görülüyordu.”
ANADOL: EREĞLİ SEÇMENİNİN SİYASİ TERCİHLERİ
Kdz. Ereğli’nin 100. Yılında Belediyenin düzenlediği e-sempozyumun gerçekleşmesinde büyük emeği ve katkısı bulunan Zonguldak ve İzmir eski milletvekili, yazar Kemal Anadol ‘Ereğli seçmeninin siyasi tercihleri’ üzerine bir tebliğ sundu.
Çok partili hayata geçişten sonra Ereğli’nin siyasi tercihlerini rakamlarıyla özetleyen Anadol, şunları söyledi:
“1973 yılına kadar Ereğli’de seçmenin iradesi önce Demokrat Parti, ardından Adalet Partisi’nde kümelendi. 1973’de Türkiye genelinde olduğu gibi Ereğli’de de CHP yükselişe geçti. Ruhi Cöbekoğlu CHP’den Belediye Başkanı seçildi. Ben de Milletvekili olarak hizmet ettim. 1994 yılında halkın siyasi tercihlerinde Halil Posbıyık faktörü öne çıktı. Posbıyık, 1999 ve 2004 yılında da Anap’ın adayı olarak üst üste seçimleri kazandı. 2009’da CHP adayı olarak kazandı. 2014’de AKP adayının seçimi kazanmasının ardından 2019’da da büyük bir farkla CHP adayı olarak seçimleri kazandı.
1950 yılından bu yana genel ve yerel seçim sonuçları irdelendiğinde önemli çıkarımlara ulaşmaktayız.
7 bin nüfuslu balıkçı kasabasından 1969 yıllarına kadar ilçenin eğilimi merkez sağdan yana olmuştur.
ERDEMİR’in kente gelmesi ve aldığı iç göçten sonra artan nüfusu ile kentin yeni profili merkez sola dönüşmüştür.
Belediye Başkanı olarak kente damgasını vuran 4 Belediye Başkanı olmuştur. 1950-60 arası 10 yıl belediye başkanı olan Kâmil Erdem, 1963’ten 1973’e kadar 10 yıl görevde kalan Dr. Dündar Güçeri, 1973-1994 yılları arasında 21 yıl Belediye Başkanı olan Ruhi Cöbekoğlu, 1994-2014 yılları arasında 20 yıl başkanlık yapan Halil Posbıyık. Posbıyık, 2019’da tekrar seçilerek Ruhi Cöbekoğlu’nun rekorunu kırmıştır ve göreve devam etmektedir.
Dr. Dündar Güçeri’nin 1969 Belediye seçimlerini bağımsız aday olarak kazanması dışında tüm adaylar partilerinden güç almışlardır. Halil Posbıyık da aday olduğu partilerden güç almakla birlikte başarısını sürükleyici bir aday olmasına borçludur. Hem ANAP hem de CHP’den aday olmuş ve seçilmeyi başarmıştır.”
OKUR: KDZ. EREĞLİ, 55 YILDIR SANAYİNİN ÖNCÜ İLÇELERİNDEN BİRİ
e-Sempozyumda ‘Ereğli ekonomisi ve sorunları’ üzerine açıklamalar yapan Gazeteci Meliha Okur, kentin perspektifini ‘İyi şehir…Yeşil Şehir…Endüstri, Tarım, Turizm, Teknoloji Üssü’ olarak açıkladı.
Okur, şu önerilerde bulundu:
“Çağ değişiyor. Geçen yüzyılın ağır ve önemli endüstrisi bugünün ihtiyar endüstrisi oldu. İnsanlar gibi endüstriler de yaşlanıyor. Bugünün küçük ve orta ölçekli işletmeleri startuplar üzerinden doğarak geliyor. Ereğli halkı ağır endüstrisine yine dört elle sarılmalı. Ağır endüstri de üretmeli. Patent almalı. AR-GE’sini artırarak, yan sanayiye el vermeli. Ağır sanayi yerinde durmalı. Kdz. Ereğli, sabit üretimine sahip çıkarken dönüşümü gerçekleştirmeli. Çünkü, yükte hafif pahada ağır üretime ihtiyaç var. İşte şimdi bunu yaratmanın, bunun modellemesini yaratmanın tam da zamanı.
Ereğli’nin iyi yetişmiş güçlü insan kaynağı, yeniden yapılanma ve model oluşturulması için arama konferanslarıyla bir araya getirilmeli. Bölgenin ulusal, uluslararası ve bölgesel akademik gücü devreye alınmalı. Ortak akıl ile kalkınma planı oluşturulmalı.
Yeni kalkınma modelinin içeriğinde ne olmalı? Şu an tüm dünya bu soruya yanıt arıyor. Ereğli yerel yönetiminin bu arayışı çok değerli. Endüstri, turizm,tarım ve teknoloji dörtlü bir sacayağı olarak birbirini kucaklamalı.
Ereğli, ihtiyar endüstri ile yüksek teknolojiyi birleştirmek için çok önemli bir kaynağa sahip. İyi donanımlı insan kaynağı. Startuplar ile bağlantıya geçilerek “Ereğli için Üretin” çağrısı yapılmalı.”
AÇIKGÖZ: EREĞLİ’DE EĞİTİM VE SAĞLIK
Karaelmas Bülent Ecevit Üniversitesi’nde rektörlük yaptığı dönemden itibaren Kdz. Ereğli’yi çok iyi tanıyan Prof. Dr. Bektaş Açıkgöz, ‘Ereğli’de eğitim ve Sağlık’ üzerine bir tebliğ sundu.
Geçmişten günümüze eğitim ve sağlık alanındaki verileri paylaşan Açıkgöz, ileriye dönük şu önerileri sundu:
Karadeniz Ereğli’de eğitim gören her bir yavrumuzun ve gencimizin uluslararası düzeyde bir eğitimden geçmesi ve kendi yetenekleri ile farkındalık yaratması ana hedef olmalıdır. Anaokulu eğitimine önem verilmeli ve çağ nüfusunun tümü anaokulu eğitiminden geçirilmelidir. Biz ne kadar çok çocuğumuzun beyninden yararlanır ve soru sormalarına ömür boyu fırsat verir isek o kadar başarılı oluruz.
Karadeniz Ereğli’de eğitim gören her gencimizin daha geniş bir ifade ile tüm Karadeniz Ereğli sakinlerinin müzik, edebiyat, resim, heykel gibi sanat dallarını tanımak ve yaşamak hakları bulunmaktadır. Bu nedenle zaten bu yönde somut çabalarını bildiğimiz Belediye Başkanımız Sayın Halil Posbıyık, Belediyemiz ve Erdemir’in öncülüğünde kentimizde mevcut halk kütüphanesinin çok donanımlı, evrensel ölçütlerde bir kütüphane olarak donatılması ve hizmet vermesi ayrıca anılan sanat dalları için gerekli mekanların ve olanakların yaratılması, var olanların genişletilmesi uygun olacaktır.”
TOKEL: CEHENNEMAĞZI MAĞARALARI BAKANLIĞIN PROGRAMINA GİREN ZONGULDAK’TAKİ İLK VE TEK KÜLTÜR PROJESİDİR
ÇEKÜL Vakfı Temsilcisi, Belediye Başkan Danışmanı Raif Tokel ‘İnanç Turizmi Kapsamında Cehennemağzı Mağaraları’ üzerine sunum yaptı.
Cehennemağzı Mağaraları’nın Bakanlık programına giren Zonguldak’taki ilk ve tek kültür projesi olduğunu ifade eden Tokel, şunları söyledi:
“Antik çağın önemli kültür merkezi olan bu mağaralar çok tanrılı inancın geçerli olduğu dönemde bilicilerin ve özellikle geleceği haber veren tanrı Apollon’a ait bilicilik merkezlerinden biri olduğuna inanılan ve ziyaret edilen önemli başvuru merkezleri arasında Hıristiyanlığın yayılma sürecinde de ilk inanan Hıristiyanların gizlice ibadet ettiği yerler arasındaydı. Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 13-14.Mart.1996/2131 Tarih/Sayılı kararlarıyla; doğal yapısı nedeniyle “doğal sit”, tarihsel ve ekinsel (kültürel) özelikleri nedeniyle “arkeolojik sit” olarak kabul edilen yöre, I.Derece Arkeolojik ve Doğal Sit Alanı” statüsünde Kültür Bakanlığı’nın/Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın resmi kayıtlarına girmiş olmasına karşın, adı geçen yörede bugüne kadar arkeolojik bir çalışma yapılmamıştır. 2001 yılında açılan Cehennemağzı Mağaraları Zonguldak’ın Bakanlık programına giren ilk ve tek kültür turizmi projesidir.”