POSBIYIK POROJELERİNİ ANLATTI
Cumhuriyet Halk Partisi Zonguldak Milletvekili Adayı Neriman Posbıyık, 21 Mart 2011 Pazartesi akşamı, Kanal Z 67 Televizyonu’nda yayınlanan ve kuruluşun Demir Medya Genel Koordinatörü Gazeteci-Yazar Harun Ersoy’un hazırlayıp sunduğu Analiz Programı’nın canı yayın konuğu oldu.
Saat 21.30’da başlayan ve yaklaşık iki buçuk saat süren programda kendisiyle ilgili bilgiler veren ve özgeçmişinden bahseden Neriman Posbıyık, neden milletvekili aday adaylığına karar verdiğine ilişkin sorulan sorulara da yanıt verdi. Neriman Posbıyık’ın canlı yayın konuğu olduğu programda, Karadeniz Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık ve Karadeniz Ereğlili vatandaşlar ile yapılan röportajlara da yer verildi.
Programda Harun Ersoy’un sorularına Neriman Posbıyık’ın verdiği yanıtlar şöyle:
Neden aday adayı oldunuz?
Programın başındaki sorunuza verdiğim yanıtta da ifade ettiğim gibi, çocukluğu siyasetin olduğu bir evde geçen ve gençliğinde de ailesinde siyasilerin var olduğu biri olarak bu kavramdan uzak durmam zaten beklenemezdi. Özellikle de eşimin Karadeniz Ereğli Belediye Başkanı olmasından sonra da siyaset hayatımın her anına etki etti, bir nevi yaşam tarzımız oldu.
Halil Bey, belediye başkanlığında başarılı çalışmaları bir bir hayata geçirmeye devam ettikçe, onun eşi olarak ben de bazı çalışmalar yapmam gerektiğine inandım ve birçok sosyal projede yer aldım. Bunun yanında hatırlanacak olursa, Halil Bey’in girdiği her seçimde, arkasındaki en büyük güçlerden biri de ben oldum. Köy köy, mahalle mahalle, ev ev dolaşarak vatandaşa indim. Herkesin derdini dinledim, sorunları yerinde tespit ettim. Halil Bey’in başında olduğu ekibin de bu sorunlardan haberdar olması adına elimden gelen çabayı gösterdim ve hala da göstermeye devam ediyorum.
Ancak, bu kentin 1970’li yıllardan bu yana bir milletvekili olmamış mecliste. Hiçbir zaman Karadeniz Ereğli hak ettiği değeri alamamış. Biz de bu gerçeği iyi bildiğimiz için aile içinde bir araya gelerek, Halil Posbıyık’ın 2011 Genel Seçimleri’nde milletvekilliğine aday olmasının doğru bir karar olacağına karar verdik. Parti Genel Merkezi’nin de bu kararımıza ilk günlerde olumlu ışık vermesinden sonra bu yöndeki tüm çalışmalarımıza zaman kaybetmeden başlamıştık.
Ancak ne olduysa son anda yine bazı oyunlarla karşı karşıya kaldık ve Halil Posbıyık diskalifiye edildi. Bir şekilde Halil Posbıyık’ın milletvekili adayı olması engellendi. Bunu hazmedemedim. Hazmetmemiz de mümkün değildi. O olmazsa ben varım, dedim ve aday adayı olmaya karar verdim. Hemen söyleyeyim ki bu kararı almamda Halil Bey’in hiçbir telkini ve isteği olmadı. Hatta bana karşı bile çıktı. Ancak bu kararımda kimseyi dinlemem söz konusu değildi. Kendi hür irademle aday adayı olmaya karar verdim ve sonuna kadar da mücadelemi sürdüreceğim.
Zonguldak siyasetinde Karadeniz Ereğli’nin ve Alaplı’nın var olduğunu hatırlatmak için aday oldum, demekle neyi kastediyorsunuz?
Her zaman ifade ettiğimiz gibi, Karadeniz Ereğli bugün Zonguldak’ın en büyük ilçesi. 108 bine yaklaşan nüfusuyla ve ülke ekonomisine kazandırdığı katma değerlerle en önemli kent konumunda. Zonguldak bugün emeğin başkenti olarak anılıyor ve sanayi kenti olarak tanımlanıyorsa, bunu sağlayan itici güç Karadeniz Ereğli. Ancak yıllardır siyaset, ekonomi ve istihdam açılarından bakıldığında Karadeniz Ereğli hak ettiği değeri hiçbir zaman alamadı.
Nedense Zonguldak dendiğinde her zaman merkez ilçe, Devrek ve Çaycuma bir tarafta, Karadeniz Ereğli ve Alaplı bir tarafta ele alındı. Karadeniz Ereğli ve Alaplı her zaman arka planda görüldü. Ben de aday adaylığım ile, Karadeniz Ereğli ve Alaplı’nın yerinin Çaycuma ve Devrek’ten sonra olmadığını vurgulama isteğini ortaya koymak istedim.
Üzerine ölü toprağı serpilmiş, diye iddia ettiğiniz Zonguldak’ı nasıl diriltmeyi düşünüyorsunuz?
Aslında bu sorunun yanıtını bilmeyen siyasetçi yok. Zonguldak, devlete vergi olarak ödediğinin yarısını bile geri alabilse, üzerindeki bu ölü toprağını atabilecek güce sahip olacak. Ancak milletvekillerimiz ve siyasilerimiz o kadar korkak ve pısırık ki, bu gerçeği dile getirmekten bile uzak duruyorlar. Zonguldak genelinde istihdam alanlarını artırmakla işe başlamak lazım. Zonguldak’tan çıkanı Zonguldak’a getirmek lazım.
Çok uzaklara gitmeye gerek yok; ama teknolojinin bile bu kadar iler düzeyde olmadığı 70’li yıllarda 50 bin kişinin çalıştığı TTK’da bugün 8 bin kişi çalışıyorsa, bu kötü gidişin çok iyi sorgulanması gerekir. Maden ocaklarında kömür rezervleri mi bitti? Yığınla maden rezervi toprak altında duruyor. Bu kömürü çıkarmakla yükümlü olan hükümet ise gerekli istihdam desteğini TTK’ya vereceğine taşeronlaşmaya gidiyor. Asgari ücretle ve sosyal tüm haklarından yoksun kölelik modeli ile TTK’yı yaşatmaya çalışıyor.
Bir de bu tarafta ERDEMİR var. Böyle bir eksiklik dünyanın hiçbir tarafında yok, bizde bar. Nedir bu, saca dayalı yan sanayilerin olmaması. ERDEMİR sacı üretiyor; bu sacı alan başka vilayetlerin insanları soba da yapıyor, radyatör de yapıyor, vana da yapıyor. Bizim sac tüccarlarımız da sıkıntılar içinde yüzüyor. Yetmediği gibi özelleştirmeden sonra ERDEMİR Satın Alma Genel Müdürlüklerinin Ereğli dışına alınması da bu sorunu genişletti. Tüccarlarımız mal bile alamıyor.
Kısacası Zonguldak’ı diriltmek için gereken ilk çalışma, kentin elinde bulunan imkanların en iyi şekilde değerlendirilmesidir.
Israrla, Zonguldak siyasetinde Karadeniz Ereğli ve Alaplı’nın hakkının 2.sıra olduğunu vurguluyorsunuz. Neden?
Biraz önceki sorunuzda da ifade etmeye çalıştım. 70’li yıllardan bu yana meclis çatısında Karadeniz Ereğli’yi temsil eden bir milletvekili olmadı. Neden? Çünkü yıllarca Karadeniz Ereğli’ye hep alt sıralar layık görüldü milletvekili aday listelerinde. Karadeniz Ereğli’deki parti örgütleri de her seferinde bu kararlara el açıp şükür gösterdiler, teşekkür ettiler. Artık buna tahammülümüz yok. Karadeniz Ereğli ve Alaplı’nın aday sıralamasında alt sıralarda gösterilmesinde müsamaha gösteremeyiz, göstermeyeceğiz de.
Tekrar böyle bir durum olursa adaylık sıralamasından çekilirim.Ama, ikinci sıra Karadeniz Ereğli’ye verilirse, bu isim ben olmasam bile tüm gücümle o adayımız için çalışır ve gereken desteği de veririm.
Termik santrale ve hava kirliliğine hayır demek için, tersanelerden atılan işçiler, Ereğli-Alaplı arasındaki kantarın kaldırılması için eylemler yapacağınızı ifade ediyorsunuz.
Bu konuları biraz açar mısınız?
O kadar net ki aslında bu düşünce… Zonguldak’ı tüm ülkede insanlar eylemler kenti olarak tanırdı, öyle bilirdi. Bu memleketin işçisi, daha anılarımızda tazedir, Büyük Ankara Yürüyüşü’nü gerçekleştirip yolları aşındırmıştı. ERDEMİR’in özelleştirilmesine karşı verilen 90’lı yıllardaki mücadeleleri bile unuttu Zonguldaklı. Umursaman, bananeci bir tavırla yaşayıp duruyoruz. Sanayi kentiyiz, bir tarafımızda maden ocakları, bir tarafımızda taş ocakları, bir tarafımızda ERDEMİR var.
Bunlar yetmiyormuş gibi bir de başımıza termik santral belasını sarmak isteyenler var. Susacak mıyız? Hayır !Asla ! Müsaade edecek miyiz termik santrale? Mümkün değil. Geçmişte nasıl alanlara çıkıp haykırdıysak, aynı kararlılıkla termik santral karşıtı eylemler için hazırız. Tersanelerden bir anda 7 bin işçi kayboldu gitti. İnsanlar perişan. Ha bire bakan geldi gitti tersanelere. Ne oldu? Olumlu bir tek karar çıktı mı ziyaretimize gelen bakanlardan? Olmadı! Susuyoruz, pısırığız, korkuyoruz.
Böyle suskun bir toplumun hangi dediği yapılır ki Ankara’da? Alanlara çıkmaya kararlıyız. Sesimiz ülke sathında duyurmaya kararlıyız. Zonguldak’a, Karadeniz Ereğli’ye de yakışan budur. Demokratik tepkileri göstermekte bizden başarılı bir kent yokken bugün acz içinde başımıza gelecekleri bekliyoruz. Bizim susmaya niyetimiz yok; susmayacağız da…
Alaplı Organize Sanayi Bölgesi’nin hızlandırılmasından bahsediyorsunuz. Bu konuyla ilgili düşünceniz nedir?
Alaplı Organize SanayiBölgesinin 2006 yılındabaşlatılankamulaştırmaçalışmalarıhızlıbirşekildedevamediyor.Ardından da SanayiveTicaretBakanlığıncatahsisedilen 650 bin lira ile 150 dönümarazikamulaştırılıp satın alınmışveAlaplı Organize SanayiBölgesiadınatapuyateciliyapılmıştı. 2007 haziranayıiçerisinde 500 bin liralıködenekile 110 dönümarazikamulaştırılarak satın alınmışveAlaplı Organize SanayiBölgesiadınatapuyatesciledilmiş, böylelikle de 800 dönümlük Organize SanayiBölgesialanının 260 dönümündekamulaştırmatamamlanmıştı.
Sonrasıpeki… Sonrasıkocabirhiç.
Kamulaştırılmatamamlanarakhızlıbirşekilde alt yapıihalesinehazır hale gelmeliAlaplıOSB’de. AlaplıTersanelerbölgesiilebirliktebölgeekonomisinebüyükkatkısağlayacağıişssizliğibölgemizdebüyükorandaazaltacakolanbuikiprojeninbitmesiAlaplı’nın en önemliikiönceliği. Bununiçin de elimizdengeleniyapmayahazırvekararlıyız.
Filyos Projesi hakkında neler söylemek istersiniz?
Gençliğimizden itibaren sürekli Filyos Projesi masallarını dinliyorum. Filyos Projesi gerçekleştiğinde 30 bin kişiye istihdam sağlanacak, Zonguldak lider bir kent olacak, ekonomi büyüyecek. İşsizlik bir nebze de olsa gerileyecek. AK Parti bu masalları günümüzde de anlatmaya devam ediyor. Ancak vatandaş bunları artık yutmuyor. Filyos Çayı’nın ıslahını yapmadan, kadastro çalışmalarını tamamlamadan, kamulaştırmaları bitirmeden, liman ihalelerini yapmadan Filyos Projesi’nde hiçbir şey yapamazsınız.
Bu gerçekleri gündeme oturtup, yalan politikalara son vermek, Zonguldak halkının kandırılmasını engellemek için sürekli eylemler yapacağız.
Zonguldak kenti için çok önemli olan ÇATES’in Zonguldak dışına satılmasına karşı olduğunuzu ifade ediyorsunuz. Bu konuyla ilgili düşüncelerinizipaylaşır mısınız?
Bugün ÇATES’in Zonguldak ekonomisine verdiği en büyük katkı nedir? Elbette TTK’yı ayakta tutmak. Kullandığı kömürle TTK’ya hayat veren ÇATES tek başına satılırsa TTK’nın durumu ne olur, bunun iyi düşünülmesi lazım. ÇATES’ in yabancı bir sermayeye satılması halinde kesinlikle Zonguldak kömürünün kullanılmayacağını bilmeyen var mı aramızda? ÇATES’ in çok önemli bir konumu var. Başka satışlar gibi düşünülmemesi gerekiyor.
ÇATES’in kurulmasının amacı zaten TTK’nın atıklarını kullanmak. TTK’ nın %80 ürettiği kömürü ÇATES alıyor. ÇATES satılırsa dışarıdan gelen Zonguldak kömürünü yakmaz. ÇATES’ i yabancılar alırsa aldıkları gün kapatırlar. Zaten yeri çok değerli oraya yeni bir santral kurarlar. Ayrıca ÇATES’in satışı TTK’nın kapanmasına da zemin hazırlar; TTK bugün satılırsa liman da elden gider. Bunlar zincirin halkaları gibi birbirini takip eder. ÇATES’ i Zonguldak dışında satmaya başlarlarsa TTK kendiliğinden kapanacak.
Devlet TTK’ yı kapatıyorum demeyecek, TTK kendiliğinden kapanacak. Buna da müsaade etmeyeceğiz. Çünkü TTK, ürettiğinin %80’ ini ÇATES’ e veriyor, TTK’ nın stok sahası yok. ÇATES 15 gün kapalı kalsın TTK işçilerine izin vermek zorunda kalır. Çünkü üretse de kömürü koyacak yeri yok. Zonguldak’ta TTK’ nın ve kömürün bitmesinin bir parçası olarak görüyoruz ÇATES’in satışını. Ben diğer siyasiler gibi ÇATES’e asla sırtımı dönmeyeceğim.
Gazi Paşa Tüneli konusunda neler söylemek istersiniz?
Artık Zonguldak trafiğinin rahatlatılma zamanı geldi. Öncelikli tüm tünellerdeki bakım, onarım ve yenileme çalışmaları yapılmalı. Son olarak ise hal binasının ortasından geçecek çevre yolu yapılmalı. Bu projeler tamamlanırsa, artık Gazipaşa Caddesi trafiğinde rahatlama olur.Şehrin trafik sorununu çözmek için bir ara ana cadde olan Gazipaşa Caddesinde tünel düşünülmüş ama sadece ifadede kalmıştı. Şimdi tam zamanı.
Tüneller konusunu unutturmamak, hafızalarda tutmak, yapım sürecini hızlandırmak adına mutlaka bir şeyler yapmalıyız.
Yerel gazetelerin özlük hakları konusunda neler söylemek istersiniz?
Gerek teknolojinin hızlı ilerlemesinin sağladığı avantajlar gerekse de mesleğin cazip sektörlerden biri haline gelmesi sonra bilindiği yerel basın kuruluşlarının sayısında anormal bir artış meydana geldi Zonguldak genelinde. Diğer sektörlerde aynı gelişme olumlu sonuçları karşımıza getirse de basın sektörü söz konusu olduğu zaman bu gelişmenin yarattığı olumsuz sonuçların daha fazla olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu sorunlar, gazetecilik mesleğinde gönülden hizmet veren insanların özlük haklarının elde edilmesinde çeşitli çıkmazları da beraberinde getiriyor.
Bu özlük hakların elde edilmesinde ve basın çalışanlarının temel haklarının neler olması gerektiği konusunda meslek örgütlerinin önemli çalışmaları var. Tek sıkıntı, bu çalışmaların hayata geçirilmesinde gerekli olan koordinasyonun sağlanamaması. Merkezi iktidarın gazetecilerin özlük haklarıyla ilgili net bir çalışması yok. Bu yetmiyormuş gibi dile getirilmek istenen sorunların muhatapları da olmayınca çözümsüzlük hakim oluyor. Biz, çözüm yaratma konusunda yerel basın kuruluşları ile ilk etapta sağlam bir koordine sağlayacağız.
Rödevansçılar konusundaki temel düşünceleriniz nelerdir?
Madencilikte devlet payının yüzde 2’den yüzde 10’a çıkarılmak istenmesi doğru bir karar olmaz kanaatindeyim ve bu kararmeclisten çıkarsa 3 bin 500 kişi sokakta kalır. Rödevanslı saha sahiplerinin tamamı ocakları TTK’ ya geri verir. Böyle bir karar çıkarsa kaçak kömür üretimi kent genelinde yaygınlaşır. Emeği ile iş yapan işadamı mağdur olur. Dahası Zonguldak’ta madencilik biter.
Erdemir’in Zonguldak ve Karadeniz Ereğli’deki sac tüccarlarını yok ettiğini söylüyorsunuz. Bu konuyu açar mısınız?
Bu sorunuzun yanıtı da gayet açık ve net. Erdemir özelleştirildikten sonraki süreçte, şirketin sürdürdüğü satış politikası, bir ölçüde kentteki sac tüccarlarının çöküşünü hazırladı. Küresel krizin de etkisiyle satışlarda bir süre durağanlık yaşayan Erdemir sac tüccarlarının mal alımındaki sıkıntılar karşısında yeteri kadar teşvik edici uygulamalara girmedi. Bu da yetmediği gibi, şirket, satın alma genel müdür yardımcılıklarını İstanbul’a alınca, sac tüccarlarıyla Erdemir arasındaki mevcut bağ da koptu. Erdemir kelimenin tam anlamıyla Ereğli’ye ve Ereğli’deki işadamlarına sırtını döndü.
Biz bu sıkıntıların olabileceğini yıllar öncesinden gördüğümüz için 90’lı yıllardan itibaren Erdemir’in özelleştirilmesine hep karşı çıktık; ama doğruları anlatamadık.
Karadeniz Ereğli-Devrek ve Karadeniz Ereğli-Kandilli yollarının yapılması ile ilgili görüşlerinizi paylaşır mısınız?
Karadeniz Ereğli-Devrek Yolu’nu kime sorasınız “kanayan yara” diyor. Bu yaraya pansuman yapıp iyileşmesini sağlamakla görevli mekanizma hükümet değil miydi? Yıllardır ha bugün, ha yarın diyerek bekliyoruz bu yolun tamamlanmasını. Bu yolun önemi, sadece üzerinden araç geçişini sağlamak değil. O yolun devreye girmesiyle birlikte bölgenin ekonomisinden istihdamına kadar birçok konuda önemli gelişmeler sağlanabilecek. İnsanlar en azından zaman kaybından kurtulacak.
Ancak yaptığı otobanlarla ünlenen (!) hükümet, o otobanlara korkuluk yapanları daha da zenginleştiren hükümet Devrek Yolu’nu bir türlü bitiremedi. Kandilli Yolu da öyle. 16 kilometrelik yolu yapmaktan aciz kalan bu hükümetin yerel temsilcileri, 12 Haziran’dan önce neler söyleyebilecekler merak etmiyor değilim. Ereğli-Kandilli yolu bana göre bir seçim projesi bile olmamalı, ama ne yazık ki Kandilli’ye gösterilen ilgisizlik bizi bu noktaya getirdi. Kandilli, Zonguldak’ı Zonguldak yapan bir yerdir.
Bugünkü vekiller, Zonguldak milletvekili sıfatını alabildilerse bunda Kandilli’nin çok büyük bir değeri vardır. Dolayısıyla yıllardır Kandilli’nin yolunun yapılamamış olması da siyasilerin bir ayıbıdır. Bu ayıba bir son vereceğim.
Ankara’daki Zonguldak lobisini nasıl zenginleştireceksiniz?
Bizim Zonguldak olarak lobi anlayışımız, arada bir Ankara’ya giderek oradaki siyasiler ve bürokratlarla yemek yiyip içki içmek. Bizimkiler böyle yaparken Düzce de Bartın da Karabük de aldı başını gitti. Birçok alanda bu üç kent Zonguldak’tan çok ama çok ileri konumdalar. İbretle izlenmesi gereken bir gerçektir bu. Zonguldak’a Ankara’dan bakıldığında hiçbir değeri yok. Sonuçlar ortada değil mi? Ne sektörel teşvik var ne de sanayi atılımı. Daha elimizdekilerden oluyoruz.
Tersaneleri bitti, ERDEMİR geriledi. TTK’nın hali içler acısı. Bu kadar gerçek içinde Zonguldak lobisinin güçlü olduğunu söyleyebilmek mümkün mü sizce? Biz ne yapacağız, derseniz, haklı taleplerimizi oturduğumuz yerden Ankara’ya giderek gerek bakanlıkların gerek meclisin önünde dillendireceğiz. Sesimizi orada duyuracağız. Bunu yaptığımız zaman o lobinin içinde olan ya da olması gerekenler zaten kendileri bulacaklardır bizi.
Maden işçileriyle birlikte eylem yapmaya kararlı mısınız?
Evet; sonuna kadar da bu kararlılığımı sürdüreceğim. Maden işçilerini bu kadar suskun bir kesim olmaya itenler utanmadılar ancak biz madenciyi, eskiden olduğu gibi, yere her adımını vurduğunda göğü inleten insanlar konumuna getireceğiz. Bundan en küçük bir şüpheniz olmasın. Türk insanı madenciye her zaman muhtaçtır. Madenci, demokratik mücadelelerinin öncüsü ve neferidir. Bu neferi suskun, korkak ve çekingen hale getirenlerin ortadan kayboldukları gün geldiğinde, en önde yürüyenler yine madenciler olacaklardır.
Siyasette erkek egemenliğine son vermek ifadesi ile neyi kastediyorsunuz?
Atatürk’ün kadınlarıyız, diyoruz. Bununla övünüyor, gurur duyuyoruz. Ancak iş yönetmeye geldi mi, bir türlü taşın altına elimizi sokmuyoruz. Kadının merkezi yönetim ve yerel yönetimlerde daha fazla söz sahibi olması gerekmektedir. Bunun için varım, kadının sesinin mecliste duyurulması adına vardım.
CHP’de kadına pozitif ayrımcılık var mı?
Bu hususta Sayın Genel Başkanımıza sonsuz bir güvenim var. Gençlik ve kadın üzerine dile getirdiği söylemler açıkçası bana gelecek adına büyük ümit verdi. Bu ümidi kalbimde barındırabildiğim için de yola çıktım.
Partinizde kadın kotasının var olduğuna inanıyor musunuz?
İnanmak istediğim tek şey, partimin kadınlara da erkekler kadar değer verdiği gerçeğini görmek ve tüm ülkeye göstermek. Benim kotadan anladığım bu. Bunu yaparsak işte o zaman Türk kadınının birer Atatürk kadını olduğunu da görebileceğiz. Atatürk’ün Türk kadınını görmek istediği yer asla bugünkü konumu değildir. Böyle olmamalıdır. CHP, kadın sesinin daha fazla duyulması adına üzerine düşeni yapacaktır, kanaatindeyim.
Ulusal basının sizinle ilgilenmeye başladığını görüyoruz. Hakkınızda Hürriyet ve Sözcü gazetelerinde yazılar çıktı. Neler söyleyeceksiniz?
Hakkımda çıkan yazılar, doğru yolda olduğumun bir göstergedir. Ben, mücadele etmemiz ve bu seçimin bir ülke meselesi olduğunu anlatmamız gerektiğini vurguluyorum. Bunu yaparken de kadınlara ihtiyaç olduğunu söylüyorum. Kadının mücadeleci kimliğinin siyasetimizde de etkin olması gerektiğini söylüyorum. Bunun için varım. Bunun için yola çıktım. Kadın kuruluşlarından da sürekli destek alıyorum. Son olarak da Vuslat Doğa’nın başkanı olduğu platformdan bir yönetici aradı.
Türkiye’de hem göğüs kanseri ile savaşan hem de milletvekili olma mücadelesi veren tek ve ilk kadın aday sizsiniz, dedi. Her türlü desteklerinin yanımda olduğunu ifade ettiler. Değişik illerden gelen mesajlarda, bu seçimi kazanabildiğim takdirde Zonguldak’ın ilk kadın milletvekili olacağımı ve bu nedenler de katkı göstereceklerini söyleyen çok sayıda insan var ve bunlar da her geçen gün artıyor.