ESKİ SEVGİLİSİ TARAFINDAN ÖLDÜRÜLEN GENÇ KIZ TOPRAĞA VERİLDİ
Alaplı’da eski erkek arkadaşı Anıl Tezca (25) tarafından adliye binası önünde öldürülen 32 yaşındaki Sibel Yılmaz’ın cenazesi Çamlıbel köyünde gözyaşları arasında toprağa verildi.
Ankara Adli Tıp Kurumu'ndaki otopsi sonrası Sibel Yılmaz’ın cenazesi önce helallik için evine daha sonrada, Çamlıbel Köyü Camisine getirildi.
Burada Cuma namazı öncesinde çarpıcı açıklamalarda buluna Sibel Yılmaz’ın ağabeyi Murat Yılmaz(42) kız kardeşinin öldürülmesinde bir güvenlik zafiyeti yaşandığını belirterek olayın araştırılmasını istedi.
Kesinlikle şovmenlik ve menfaat beklentilerinin olmadığını tek amaçlarının seslerinin duyurmak olduğunu söyleyen Yılmaz,” Bu şahıs kız kardeşimi bütün
adalet sarayındaki bulunan savcılık, kaymakamlık, asker polis ne varsa hepsinin gözü önünde öldürdü. Burada bir ihmal yok mudur? Ben Türkiye Cumhuriyetine karşı bir şikayetim yok, devletime bağlıyım, benim buradaki sizler yoluyla Türkiye’ye duyurmak istememdeki amaç bir şovmenlik değil, benim devletime karşı lafım yok, fakat burada savcısı, jandarması, polisi ve ülkenin saygın makamları bu işte bir ihmal yok mudur?” dedi.Başka canların yanmasını istemediklerini belirten Yılmaz, şöyle konuştu: “Bizim amacımız maddi menfaat beklemek değil, reyting uğruna şovmenlik yapmak değil, bizim amacımız mağdur kaldık sesimizi duyuramadık, cenazemizde burada, kardeşim bu şahısla buluşup tanışmış, kısa süreli ilişkileri olmuş, fakat kardeşim bunu her defasında ret etmiş. Bu şahıs ta her defasında tehditle kardeşimi korkutarak sindirmiş, bu olaydan o ana kadar bizim haberimiz olmadı. En son yaşanan olayda bu şahıs kardeşimi kaçırıp, canına ve ırzına kastederek, yaralayarak öldürmeye teşebbüs ederek, onu hürriyetinden alıkoyarak dağa kaldırmış, işte bu noktadan sonra haberimiz oluyor. Biz ne yaptık, dedik ki her türlü yaptığımız şey adaletli olsun, kesinlikle yanlış yapmayalım, avukat vasıtasıyla suç duyurumuzu savcılığa illettik. Bu süreçte bu şahıs defalarca kız kardeşimin etrafında tehditler savunarak defalarca tehdit etti. Bunların hepsini savcımıza illettik, ama savcımız bize inanmadı, bizde durumu başsavcıya ilettik. Başsavcımız da siz koruma talep ettiniz, size koruma verilecek savcınıza dönün dedi. Savcımıza döndük, fakat savcımız hala hazırda süren davamızı delil yetersizliğinden düşürdü. O kadar koruma istememize rağmen, avukatımızın bu cezanın en az 10 yıldan başladığını söylemesine rağmen, bu suç sabitken, savcımız bizi haklı durumdan haksız duruma yani davamızı düşürdü ve defalarca kere koruma talebimizi ret etti. Bunun üzerine bu şahıs kızımızın etrafında dolaştı, gözünü korkuttu. Kardeşim 4-5 ay boyunca evinden dışarı çıkamadı, bu şahıs bunu da fırsat bilerek, iyice sindirdiğini düşünerek akabinde ki mahkemede bütün adalet sarayındaki bulunan savcılık, kaymakamlık, asker polis ne varsa hepsinin gözü önünde kardeşimi öldürdü. Burada bir ihmal yok mudur? Ben Türkiye Cumhuriyetine karşı bir şikayetim yok, devletime bağlıyım, benim buradaki sizler yoluyla Türkiye’ye duyurmak istememdeki amaç bir şovmenlik değil, benim devletime karşı lafım yok, fakat burada savcısı, jandarması, polisi ve ülkenin saygın makamları bu işte bir ihmal yok mudur? Lütfen araştırılsın, bizler sesimizi duyuramadık, savcı bizden kanıt istedi, verdiğimiz kanıtlar yetersiz kaldı. Kardeşimin kafası taşla yarıldı, canına kastedildi. Bunları kanıt olarak verdik, bize yetersiz denildi. İşte size alın kanıt burada, lütfen bunu Allah rızası için, kesinlikle bunu şovmenlik olarak algılamayın en ufak bir menfaatimiz varsa Allah bizi taş etsin, bizde Allaha şükür belimizde tabancamız var, hepsine sülalesine yetecek kurşunumuz da var, yüreğim de var, bileğimiz de var, yeter, ama biz yapmadık, çünkü adalet cezasını versin, ama o güvendiğimiz adalet orada yoktu. Sakın ola Türkiye Cumhuriyetine en ufak saygısızlığım yok, Annem ve babam da hep bana bunu öğretti, bende çocuklarıma da he bunu öğrettim. Yani işin özü bu feryadımızı lütfen duyurun, burada bir can gitti, başka canlar gitmesin, sizden bunu Allah rızasıyla istiyorum”
Şahsın adliyeye silah ile girdiğini burada güvenlik zafiyetinin söz konusu olduğunu belirten Yılmaz, “ Şahıs adliye içerisine silahla giriyor, içerirde arıyor, bulamıyor, dışarı bekleyerek tuzak kurarak hunhar bir şekilde arkasında vuruyor. O şahsın adını bile anmak istemiyorum. Bizim o şahısla bir işimiz kalmadı, onu cezasını devlet vermiş, vermemiş umurumda değil, çünkü canımız gitmiş, başka canlar gitmesin, işte buradaki savcının, polisin, jandarmanın ve devlet makamları nerdeymiş, bu can gidene kadar nerdeymiş, biz ağabey ve büyüğü olarak onu devlete teslim ettik, ekmeğimiz icabı burada değildik, burada bir güvenlik zafiyeti var, savcı bizi ihmal etti, bize inanmadı, bizim defalarca güvenlik talebimize rağmen, deliliniz yetersiz, diye hiçbir şeyimize inanmadı” dedi.
Sibel Yılmaz’ın eniştesi İbrahim Öztürk, Cumhuriyet savcılığına başvurmalarına rağmen kendilerinin dikkate alınmadığını belirterek, “ Bizim olayımız 30 Ağustos 2011 tarihinde başladı. Ramazan bayramının birinci gününde olayımız oldu. Jandarmaya ifade verdik, savcılığı suç duyurusunda bulunduk. Bu şahıs bizim kızımızın kimliklerini her şeyini gasp etmiştir, darp, taciz ve gasp bunların hepsi olmuştur. Biz buna rağmen savcılığa suç duyurusunda bulunduk, savcılık bu şahsı serbest bıraktı. Sebep ise verdiğimiz ifade de kızın nüfus kağıdının fotokopisi varmış, daha önce kızımızın her şeyini, kimliğini gasp ettiği için daha önce yazdığımız için, bir insanın nüfus kağıdının fotokopisi olamaz mı? Nüfus kağıdının fotokopisini nereden buldunuz diye şahıs serbest bırakıldı. Bizde bizi dikkate almadıkları için Zonguldak Cumhuriyet Savcılığına başvurduk, ama bir sonuç alamadık, bizden devamlı delil istendi. Delilimizde şu anda burada en son delilimizi otopside verdik” dedi.
Öztürk, konuşmasının sonunda göz yaşlarına hakim olamazken, Sibel Yılmaz’ın cenazesi Çamlıbel Köyü Camisinden alınarak köy mezarlığına götürüldü. Burada kılınan cenaze namazının ardından ise gözyaşları içinde toprağa verildi.