CANDAN GENEL KURULDA ÜNİVERSİTELERİ KONUŞTU
Mevcut haliyle YÖK’ün halen aşırı merkeziyetçi olduğunu ileri süren Candan, “YÖK’ün yetkisini azaltmalıyız, eş güdüm ve planlamadan sorumlu bir üst kurula dönüştürmeliyiz. Rektörlük seçimleri büyük bir sıkıntı, üniversitede ciddi yaralara neden oluyor, bunun önüne geçmeliyiz. ÖSYM sınavında iyileştirmeler yapmalıyız. Öğrencileri yarış pistine sokmadan, sadece müfredattan ve bunun yanında, sosyal etkinliklerinin de kişisel becerilerinin de dikkate alındığı bir sınav mekanizmasını geliştirmek zorundayız” dedi. “BİRAZ ZOR GÖRÜNMEKTE” Prof.Dr. Candan’ın mecliste yaptığı konuşma şu şekilde: “Bir bütün olarak Yükseköğretim Kurulunu ele aldığımızda aslında kurulduğundan beri bazı önemli nicel gelişmeler yaşanmıştır. Bunlardan kısaca bahsedeceğim, sonra diğerlerinden bahsedeceğim. Bu süreçte devlet üniversitesi sayısı, özellikle hükümetlerimiz döneminde nicel olarak artmıştık; tabii ki 73 üniversite varken 2002 yılında şu anda bu sayı 176’ya çıkmıştır. Onlarca yıldır uygulanan üniversite harçları kaldırılmıştır, öğrenci af yasaları çıkartılmıştır, öğretim üyesi yetiştirme programının uygulanması ki, bu aslında YÖK’ün yaptığı en uygun, en güzel bir uygulamadır ki, ben de bunlardan yararlanan birisi olarak bunu söylüyorum- bir de öğrenci sayısının ve kapasitesinin artırılması gibi nicel gelişmeler olmuştur. Tabii Yükseköğretim Kurulunda kapasite artışı yaparken bu artışın belli bir planlama çerçevesinde olduğunu ve fakülteler arasında dengeli bir paylaşım olduğunu söylemek maalesef biraz zor gibi görünmektedir. “CİDDİYETLE ELE ALACAĞIZ” Bir de Türkiye’de Yükseköğretim Kurulunun yeniden yapılandırılmasının gerektiği konusunda hepimiz mutabıkız. Bizden önceki hükûmetlerde de, ondan önce de kurulduğundan beri, bu, sürekli problem olarak karşımıza çıktı. YÖK Kanunu’nu defalarca değiştirdik, defalarca değiştirmiş olmamıza rağmen ve merkezî yetkileri üniversitelere vermiş olmamıza rağmen hâlen, bu, kimseyi maalesef memnun etmiş durumda değildir. Dolayısıyla, 2547 sayılı Kanun’un ve buna bağlı YÖK sisteminin yeniden ele alınması kaçınılmazdır ve bu da hükûmetlerimizin öncelikleri arasında yer almaktadır, inşallah önümüzdeki dönemlerde bunu ciddiyetle ele alacağız, üzerinde titizlikle çalışıyoruz. Burada olması gerekenler nelerdir? YÖK’ün yetkilerinin azaltılması, eş güdüm ve planlamadan sorumlu bir üst kurul hâline getirilmesi gerekmektedir bunun ve burada üniversite özerkliğinin, akademik özgürlüğün, üniversitelerin idari ve mali özerkliklerinin artırılmasını da dikkate almamız gerekiyor. CUMHURBAŞKANININ HALK TARAFINDAN SEÇİLMESİ… Yalnız, belki bu zamana kadar dikkat edilmeyen ama bundan sonra bunun üzerinde şiddetle durulması gereken bir konu; yükseköğretim sisteminin topluma karşı hesap verilebilirliğinin bir mekanizmasının kurulması gerekmektedir. Bunu da inşallah biz, Hükûmet olarak, önümüzdeki dönemde ele alacağız. Belki bu hesap verilebilirlik Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve Cumhurbaşkanının YÖK üzerinde bir etkin rolü olması nedeniyle birazcık bir potansiyele sahiptir ama bu da dikkate alınması gereken unsurlardan biri. Kurulduğundan beri, Yüksek Öğretim Kurulu, yükseköğretime giriş sistemi… Maalesef bu sorunları çözemedik. Öğrenciler sınavlara hazırlıklarla zamanını geçirmektedirler. Ama Türkiye’de yükseköğretim tartışmaları maalesef bitmedi. Niye bitmedi? Çünkü siyasal ve ideolojik ayrışmaların ve kavgaların merkezinde olduğundan dolayı bu tartışmalar, bu sorunu çözme işi ya gölgelendi ya ötelendi ya da iyileştirmenin sürekli önü tıkandı maalesef. Mevcut hâliyle de YÖK hâlen aşırı merkeziyetçidir. Zaten kuruluşu 12 Eylül dönemine dayanan böyle bir kurumun merkeziyetçi olması da kaçınılmazdır. ÜNİVERSİTELER 3 AMACA HİZMET ETMEKTE Dünyada üniversiteler temelde 3 amaca hizmet etmektedir. Bunlar; bir tanesi, bilim üretmek, üretilen bu bilim ve bilgiyi genç nesillere aktarmak, bir diğeri de toplumun ihtiyaçlarına çözüm üretmektir. Biz dünya yükseköğretimini incelediğimizde Amerikan modeli sanki öne çıkıyor gibi görünse de aslında belli bir model yok. Almanya’ya, İsveç’e, Norveç’e baktığımızda, Çin Halk Cumhuriyeti’ne, Japonya’ya, Polonya’ya baktığımızda bir modelin olmadığını görüyoruz. Ama neyi görüyoruz buralara baktığımızda? Bunların idari yönetimine, kalite güvence sistemine baktığımızda, fırsat eşitliğinin sağlandığını görüyoruz, esnekliğin, özerkliğin sağlandığını görüyoruz, hesap verilebilirliğin sağlandığını görüyoruz. “BERABER YAPMAK ZORUNDAYIZ” Peki, neler yapmalıyız? YÖK’ün yetkisini azaltmalıyız, eş güdüm ve planlamadan sorumlu bir üst kurula dönüştürmeliyiz. Rektörlük seçimleri büyük bir sıkıntı, üniversitede ciddi yaralara neden oluyor, bunun önüne geçmeliyiz. Bir diğeri de, ÖSYM sınavında iyileştirmeler yapmalıyız. Öğrencileri yarış pistine sokmadan, sadece müfredattan ve bunun yanında, sosyal etkinliklerinin de, kişisel becerilerinin de dikkate alındığı bir sınav mekanizmasını geliştirmek zorundayız. Bunu muhalefetle beraber yapmak zorundayız, iktidarla beraber yapmak zorundayız. Bu bizim çocuklarımızın meselesidir. Bir ortak aklı burada üretmemiz gerekiyor”